İlçede bulunan ve hasar alan Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde görevli işçi ve memurların depren tazminatından faydalandırılmadığını kaydeden Çerkezoğlu, “Adana’da bazı ilçeleri kapsam dışında bırakıldı. Kararnamede Adana ilinde Çukurova, Ceyhan, Ceyhan, Kozan ve Yüreğir ilçeleri sadece bu kapsama alınmış. Örneğin Çukurova Üniversitesi Hastanesi’nin bulunduğu Balcalı Hastanesi’nin olduğu Sarıçam ilçesi bu kapsama alınmamış. En büyük hasarı gören Çukura Üniversitesi Hastanesi olmasına rağmen iki büyük binamız, özellikle ikinci depremden sonra tamamen kullanılmaz duruma gelmiş ve kullanım dışına alınmış. Sadece arkada daha önce bir hayırsever tarafından yapılmış olan bir Onkoloji Hastanesi var. Orası ağırlıkta kullanılıyor. Şimdi Yüreğir ilçesinde bulunan hastanelere gönderiliyor personeller. Yani Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi depremde ciddi hasar görmesine rağmen Sarıçam İlçesi bu kapsamda olmadığı için Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre, Çukurova Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan sağlıkçı arkadaşlarımız ve yine Sarıçam Belediyesi’nde çalışan arkadaşlarımız ile tüm kamu çalışanları böyle bir haktan mahrum olmuş durumdalar. Bugün yapacağımız görüşmelerde hem işçi arkadaşlarımıza, hem üniversite açısından rektörümüzle de bu konuyu paylaşacağız. Bu konuyu gerekirse Ankara’ya da taşıyarak bir çözüm bulmak noktasında adım atılmasını sağlamak istiyoruz” dedi.

 

İşçi sınıfı açısından demokrasinin 4 yılda bir oy vermek olmadığını dile getiren Çerkezoğlu, “Bizim açımızdan demokrasi emeğimiz, ekmeğimiz hakkında, sosyal haklarımız hakkında söz ve karar sahibi olmamız demek. Bunun da bütün dünyada bir tane yolu var, işçi sınıfının sendikalı olması, grev ve toplu sözleşme hakkı başta olmak üzere sendikal hakların önündeki tüm engellerin kaldırılması. Böyle bir dönemde bizim önümüzdeki en büyük engellerden taşeronu kaldırmayı büyük ölçüde başardık. Ama bugün taşeron çalışmaya rahmet okutacak bir çalışma düzeni ile karşı karşıyayız. Sendika var ama TİS var ama taşerondaki hakların bile çok gerisindeyiz. Bu hastanede birçok arkadaşımız taşeron işçi olduğu dönemde asgari ücretin yüzde 30-40 hatta 80’nine kadar ücretlerle çalışırken şimdi herkes TİS olmasına rağmen asgari ücret düzeyine inmiş durumda. Mesele kağıt üzerinde sendika ve TİS olması değil burada çalışan 1800 işçi işçinin sdöz ve karar sahibi olduğu, hastane içerisinde herkesin ayrı ayrı talebinin yansıdığı bir TİS’in yapıldığı bir örgütlenmesidir” diye konuştu.

Çerkezoğlu, hedeflerinin Balcalı’da yetki alıp işçilerin talepleri doğrultusunda bir TİS imzalamak olduğunu anlattı. Türkiye’de yoksulluk sınırının 40 bin liraya dayandığını anlatan Çerkezoğlu, “Daha dün biz de açıklıyoruz. Bir başka konfederasyon açlık, yoksulluk sınırını açıkladı biliyorsunuz bir iki gün önce. Türkiye’de yoksulluk sınırı kırk bin liraya dayanmış durumda. Otuz dokuz bin liranın üzerinde. Yani dört kişilik bir ailenin asgari geçim maliyeti. Ben sormak istiyorum size. Türkiye’de kaç eve ayda kırk bin lira gelir giriyor. Hangimizin evine kırk bin lira giriyor? Dolayısıyla Türkiye’de milyonlar yoksullukla karşı karşıya kalmış durumda. Bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırı bugün on üç bin lira civarında. Türkiye’de bir ortalama ücret haline gelmiş olan asgari ücret yani Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası diyorduk. Şimdi yüzde yetmişlere kadar ulaştı. Türkiye’de bir ortalama olan asgari ücret, dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması olan açlık sınırının dahi çok altına düşmüş durumda. Yani bugün Türkiye’de gerçekten milyonlarca işçinin, emekçinin, yoksullukla yüz yüze olduğu bir süreci yaşıyoruz. Tabii sadece gelirde adaletsizlik de kalmıyor bu süreç. Kamu işçileri açısından hem memurlar açısından belli iyileştirmeler yapıldı, çalışanlar açısından. Ama deyim yerindeyse kaşıkla verilenin kepçeyle değil kazanla geri alındığı bir dönemi yaşıyoruz. Son derece adaletsiz bir vergi sistemi var Türkiye’de” şeklinde konuştu.

 

Açıklamanın ardından Çerkezoğlu Balcalı Hastanesi’nde çalışan işçilerle bir araya geldi.